Psikoterapi, kişinin kendisini bir bütün olarak algılamasını, hayatının sorumluluğunu almasını ve kendini gerçekleştirmesini hedefler. Çünkü insan kendini güçlü bir kişilik yapacak ve öz algısını sağlamlaştıracak birtakım beceriler ve kaynaklarla doğar. Ancak psikolojik sağlık halinin en üst seviyesi olan ve doğuştan var olan “kendini gerçekleştirme”ye yönelik istek; çocukluk yaşantıları ve öğrenme yoluyla desteklenebilir veya engellenebilir. Bu nedenle çoğu zaman “terapinin amacı” danışanın yaşam içinde başkaları tarafından belirlenen sınırlamalarından kurtularak özgürleşmesi ve dayatılan ya da katı bir benlik algısıyla şekillenen hedefler yerine, gerçek ihtiyaçları ve istekleri üzerinden “sahici” yaşam hedeflerini daha çok kavraması ve sahiplenmesidir. Bu nedenle özgürlük ve sorumluluk kavramlarının ön planda olduğu terapi, bilinenin aksine, tamamen düşünsel ve duygusal bir yapıda değildir, yaşantısaldır. Yani danışan yaşadığı sorunları, duygulanımsal ve bedensel duyumlara odaklanma yoluyla seans içinde deneyimler. Bu deneyimlemede terapist dikkatini içeriğe verdiği kadar vakti geldiğinde sürece de verir.
İÇERİK VE SÜREÇ…
"İçerik" danışanın söylediklerinden ve beden diliyle ifade ettiklerinden oluşur. “Süreç” ise danışan ile terapist arasındaki terapistin arasındaki ilişkiyle ilgilidir ve "Bugün ikimiz arasında neler olup bittiğine birlikte bir göz atalım mı? Bugün kendimi sizden daha uzakta hissediyorum, sanki sizin hayatınızda önemli bir şeyler olmuş da, ben dışarıda bırakılmış gibiyim. Sanki siz kendi hayatınızda önemli bir şeyler olmasını sağlamışsınız ve bunu benden ayrı tutmak istiyormuşsunuz gibi, sanki burada olmak istemiyormuşsunuz gibi düşünüyorum. Yani bugün benimle konuşurken kendinizi nasıl hissediyorsunuz demek istiyorum. Sanki bir farklılık var ortada, sanki bir şeyler değişti, sizce de öyle değil mi?" gibi terapiste ait cümlelerle ifade edilebilir. Terapi yapma bilim ve sanatının en güçlü enstrümanlarından biri olan ve terapistle konuşmayı yakın bir arkadaşla konuşmaktan tamamen farklı, özel, şifa verici ve daha etkili kılan süreç; terapistin zor zamanlar için sakladığı ve terapide bir tıkanıklık yaşandığında veya içinden çıkılmaz durumlarda daima işe yarayan çok özel bir hazinedir. Aslında terapistin alet çantasında bulunan en iyi malzemelerden biri olan süreç, sadece zor zamanlarda kullanılacak bir enstrüman değil, terapi orkestrasının tam kalbidir.
DANIŞANIN TERAPİSTİNDEN BEKLENTİLERİ…
Terapiye başvuran bir danışan terapistinden; "Beni koşulsuz sev ve kabul et", "Benim yanımda olduğunu hissettir", "Beni anla" ve "Benimle konuş" talebinde bulunur. Terapi sürecinde, alanında uzman birisiyle konuşabilmenin rahatlığına, anlaşılmanın ve koşulsuz kabulün hazzı eklenir. Terapistin içtenliği, ilgili davranması ve arkadaşça oluşunun yanına, danışanın samimiyeti ve özgürce kendini ifade edişi eşlik eder. Terapistin danışana bir vaka gibi değil de duyguları ve düşünceleriyle karmaşa yaşayan bir insan gibi davranması, onu anlaması ve acılarına, kafa karışıklığına veya üzüntüsüne sahip çıkması, sahici bir şekilde danışanın dünya görüşüne empatik ve yargılamadan yaklaşması terapi sürecinde önem taşır.
KOŞULSUZ KABULÜN ŞİFA VEREN GÜCÜ…
Terapinin başarısı için, danışanın dünyasına ait empatik anlayış, koşulsuz kabul, olumlu ve yargısız bakış şarttır. Başarılı ve etkili terapideki en önemli etken;"terapistlerin danışanlarıyla kurdukları bağdır." Bu bağ terapötik ilişkinin kendisidir. Bu bağın kurulması ve devamlılığı ise; terapistle danışan arasındaki gizlilik ve terapiden neler beklendiğine dair süreçle ilgili konuların açıklanması ve kabul edilmesini içeren "terapötik çerçeve"dir. Bu çerçeve içinde "terapistin desteği" yani kafasını sallaması veya söylenenleri özetlemesi gibi danışana onu dinlemeye ve onunla ilgilenmeye gönüllü olduğunu gösteren davranışları önem taşır. Ayrıca danışanın hayatı ve hayatının anlamı, kendisiyle ve ötekilerle olan ilişkisi, davranışlarının, seçimlerinin ve duygularının anlamı ve bunlara dair varsayımların sözle ifade edilmesi olan"yorumlama" terapistin danışana farkındalık ve içgörü kazandırmak için kullandığı terapi enstrümanlarının başında gelir ve terapötik ilişkinin şifa veren gücünü açığa çıkarır.
“ŞİMDİ VE BURADA” KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK…
Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir. "Şimdi ve burada" insan kendisinden, duygularından, davranışlarından ve oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur, hayatı kendisi için yaşamaya değer, erdemli ve anlamlı bir hale getirmek yine kişinin kendisine düşer. Terapist, tamamen şeffaf, empatik ve danışanını koşulsuz olarak, olduğu gibi kabul eden bir tutumdadır. Bu nedenle terapi sürecinin sonunda hedeflenen değişimin sorumluluğu terapiste değil, danışanın kendisine aittir. Kendini, çevresini ve hayatını olduğu gibi, koşulsuzca kabul eden ve seven bir danışan bunu başarabilir. Böylece tüm yaşantılarına açıklık getirebilir, her anı dolu dolu yaşayabilir, başkalarının düşünceleri veya mantığı yerine kendi isteklerine göre davranabilir, gerçekten kendisi olabilir, yeni yaşantılara açık olabilir, deneyimlerine güvenebilir, düşüncelerinde ve davranışlarında kendini özgür hissedebilir ve yüksek düzeyde yaratıcılık sergileyebilir.
“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…
Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…
“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…
Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…
Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…
En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…