Yemek yapmak genellikle görev olarak kadınların, meslek olarak da erkeklerin işidir. Bazıları için bir hobi, hatta bir tutku, bazıları içinse bıkkınlık veren bir angaryadır, kimileri için ise mutfak bir sığınak gibidir. İnsanın hayatta kalmak için hava ve sudan sonraki en önemli ihtiyacı yemektir. Yaşamsal bir ihtiyaç olmasının dışında, psikolojik etkileri olan yemek yeme eylemi gibi, yemek yapmak da insan psikolojisiyle yakından ilişkilidir. Yemek yapmak ve yemek sadece biyolojik bir eylem değildir; psikolojik süreçler de iş başındadır.
KONTROL VE DENGE BECERİSİNİ ARTIRIR
Yemek yapmak, karar verme ve kontrol becerisini artırır ve yaşamımız üzerinde daha fazla kontrole sahip olmamıza yardımcı olur. Yemek yaparken kullandığımız karar verme, plan yapma, organizasyon, koordinasyon, zaman yönetimi ve denge gibi beceriler, ruh sağlığının temel öğelerindendir. Yemek yapmak karar verme ve planlama ile başlar. Ne yapacağımıza, hangi şekilde yapacağımıza karar verdikten sonra, ne zaman ve nasıl yapacağımızı planlarız. Yemek yaparken tek bir şeye konsantre oluruz ve kontrol tamamen bizdedir. Uyguladığımız tarifin adımlarını tek tek sırasıyla izlerken koordinasyon ve denge becerilerimizi kullanırız. Zihnimiz yaptığımız işlemlere odaklanarak konsantre olur ve düşünce sürecini buna göre yönlendirir. Bu kendiliğinden konsantrasyon durumu, zihni meşgul olduğu tüm düşüncelerden uzaklaştırarak ve olumsuz düşünceleri frenleyerek endişe, ruhsal karmaşa ve stresti azaltır ve rahatlama sağlar.
TÜM DUYULARI HAREKETE GEÇİREREK RUHU BESLER
Yaşamı duyularımız yoluyla algılar ve deneyimleriz. Duyularımızı ne kadar fazla kullanırsak o kadar çok olgunlaşırlar ve biz de böylece yaşama daha kolay uyum sağlarız. Duyuların kullanılması beyin faaliyetleri için çok önemlidir. Çünkü duyular, zihnin algılamasını sağlayan araçlardır ve algılama ne kadar fazla olursa zihin de o ölçüde gelişir. Düşünme, algılama, duygu ve davranışlarımızla ilgili tüm süreçleri yöneten zihnimizin gelişmesi, ruhumuzun zenginleşmesi anlamına gelir. Yemek yapmak, duyma, dokunma, tat ve koku alma olan beş duyumuzu yoğun bir şekilde kullandığımız bir tür zihin egzersizidir. Yemek yemek vücudumuzu beslerken, yemek yapmak da ruhumuzu besler.
BİR TÜR MEDİTASYONDUR
Yemek yapmak, sabır, sükunet, farkındalık ve konsantrasyon gerektirir. Farkındalık, şu an ve şimdinin bilincine olmak, düşüncelerimizi ve duygularımızı iyi ya da kötü olarak yargılamadan dışarıdan gözlemlemektir. Farkındalık, hayatın yanımızdan akıp gitmesine izin vermeden anı yaşamaktır. Yemek yapmak, beş duyunun ve haz duygusunun aktif olduğu sakinleştirici bir duygusal deneyim olarak şu an ve şimdiyi yaşamanın tatmin edici yollarından biridir. Bu anlamda, yemek yapmak bir tür meditasyondur. Meditasyon tüm dikkat ve konsantrasyonu tek bir noktaya odaklayarak zihni boşaltmayı amaçlar. Meditasyonda odak, nefesimiz, duyularımız, bir söz ya da cisim olabileceği gibi bir eylem de olabilir. Her şeyi bilgisayarlar ve elektronik cihazlarla yaptığımız ve “sanal” bir dünyada gerçeklik duygusundan, şu an ve şimdiyi yaşamaktan uzaklaştığımız günümüzde, kendi ellerimizle yaptığımız, kelimenin tam anlamıyla “gerçek” olan yemek yapmak, şu an ve şimdiyi yaşamamızı sağlar.
BİR TERAPİ YOLUDUR
Yemek yapmanın denge, koordinasyon, kontrol, duyusal farkındalık, planlama ve organize etme, zaman yönetimi becerilerini, bellek, dikkat ve odaklanmayı, benlik saygısı ve başarı duygusunu artırıcı, stresi ve kaygıyı azaltıcı özellikleriyle insan psikolojisine olumlu etkilerini gösteren bilimsel araştırmalar sonucunda, yemek yapmak,“harekete geçirme” adı verilen tedavi yönteminin terapi araçlarından biri olarak kullanılmaya başlamıştır. Stresle baş etmede, benlik saygısı oluşturmada, yeme bozukluğu ve öğrenme güçlüklerinin ortadan kaldırılmasında, depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunlarının çözümünde son derece etkili olan harekete geçirme yönteminde temel amaç, odaklanma ve farkındalık ile hedefe yönelik olumlu davranışlarda bulunma becerisini artırmaktır, çünkü hedefe yönelik eylemlerin kazandırdığı amaçlılık duygusunun verdiği enerji, insanın olumlu düşünmesini ve davranmasını sağlar. Yaratıcılık ve hayal gücünün birleştiği, hedefe yönelik ve ödüllendirici bir eylem olan yemek yapmak da insanın olumlu düşünme kapasitesini artırır. Üretme, başarı ve haz duygularının bir arada yaşanmasını sağlayarak özgüveni ve benlik saygısını güçlendirir.
AŞKIN VE SEVGİNİN İFADESİDİR
Yemek genellikle sevdiklerimiz için yaptığımız bir eylemdir; hem kendimizi hem de sevdiklerimizi fiziksel ve duygusal olarak doyurma yoludur; sevgi ve aşkın en derin ifadesidir. En çok da sevdiklerimize yemek yaparken özeniriz, onlar için en iyisini, en güzelini hazırlamak isteriz. Çünkü yaptığımız yemeği beğenmelerini isteriz. Bu isteğimizin iki nedeni vardır: Birincisi sevdiklerimizin keyif almalarını ve mutlu olmalarını istememizdir. İkincisi ise onların takdirini kazanmak ve övgü almak istememizdir, böylece gurur ve değerlilik duygumuz artar, bu da özgüvenimizin artması anlamına gelir. Duygusal ilişkilerde yemek yapmanın özel bir yeri vardır; yemek yapmak çift ilişkilerinde Gary Cahpman tarafından tanımlanan beş sevgi dilinden biri olan “hizmet davranışlarında bulunma” sevgi dilini kullanma biçimlerinden biridir. Hizmet davranışları, sevdiğimiz kişinin hoşuna giden şeyler yapmak demektir. Hizmet ederek, yani onu mutlu edecek, sevindirecek şeyler yaparak, onu ne kadar çok sevdiğimizi gösteririz.