Zihinden geçen düşüncelerin farkına varmak veya iç konuşmaları dinlemek kişisel gelişim ve farkındalık için çok önemlidir. Çünkü insan düşüncelerinin peşine düşmeyi seçer çoğu zaman ya da olanları kabullenmeyi… Mahatma Gandhi’nin dediği gibi, “Söylediklerinize dikkat edin düşüncelere dönüşür, düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür, duygularınıza dikkat edin davranışlarınıza dönüşür, davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür, alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür, değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür, karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür…” Ancak düşüncelerin farkına varmak veya iç konuşmaları dinlemek, onları olduğu gibi kabul etmek, hemen eyleme geçirmek veya onlar doğrultusunda bir şey yapmak anlamına gelmez. Sadece var olan gerçeğin bir bütün olarak kabul edilmesi anlamına gelir, o kadar…
DÜŞÜNCELER MİKROP GİBİDİR…
Düşünceler zihnin rüzgarlarıdır, bin bir yönden eserler. İnsan zihninin bir ürünü olan düşünceler, dış olayların iç anlamlarını ifade ederler. Eğer bir olaya yüklenen anlam bozuk ve yersizse insanın kafası karışır ve düşünce sistemi hata verir. Çünkü bazı düşünceler mikrop gibidir, içinde bulundukları zihni kirletirler. Çocukluktan itibaren insana vücudunu koruması için temizlik ve hijyenin önemini öğretilir; yemekten önce ellerini yıkamanın, hapşırırken ağzını kapamanın, yatmadan önce dişleri fırçalamanın gerekli olduğunu söylenir. Ancak kimse zihinsel hijyeni öğretmez. Oysa hatalı ve yanlış bir düşüncenin zihinde dolanıp durması, bir mikrobun elinizden, ağzınızdan bir şekilde kanınıza girmesi gibidir. Zararlı ve yıkıcı düşünceler; suçluluk ve günahkarlık, utanç duyma ve aşağılık hissetme gibi ruhsal acılar yaşanmasına; ağrı, kasılma, bulantı ve çarpıntı gibi bedensel işkenceler çekilmesine ve zamanla ruhun ölümüne neden olabilir. Shakespeare'in dediği gibi, “Kendi başına iyi ya da kötü olan bir şey yoktur, bunu düşüncelerimizle biz yaparız”…
AHMET VAKASI…
Ahmet'in bir gece evde tek başına olduğunu ve aniden kilerden gelen küçük bir gürültü duyduğunu farz edelim. Bu her evde olabilecek, çoğu zaman olağan ve doğal kabul edilebilecek bir olaydır. Bu durumda Ahmet nasıl tepki verir? Ahmet'in vereceği tepki, zihinden ne tür düşüncelerin geçtiğine ve iç konuşmalarında kendine duyduğu gürültüyle ilgili olarak ne dediğine bağlıdır. Eğer Ahmet kendine bu sesin kilerde eğreti duran bir kutunun düşmesinden kaynaklandığını söylerse, o gece rahat bir şekilde uyuyabilir. Ancak kilerin küçük camından içeriye bir hırsızın girmeye çalıştığını düşünürse, endişe, korku ve panik devreye girer. Ahmet ne yapacağını şaşırır, ya telefonuna sarılır ya da mutfağa giderek kendini korumak için bir bıçak alır. Çünkü onu korkutan yaşadığı olay değil, o olay hakkındaki düşüncesidir. Yani Ahmet'in bu ruh halinin nedeni, olayla ilgili, “Kesin eve bir hırsız girdi ve bana zarar verecek!" şeklindeki düşünceleridir… Aslında bu sadece bir düşüncedir ve düşünceler "gerçek" değil, tahminlerdir, hipotezlerdir. Hipotezlerin de gerçek olarak kabul edilebilmesi için test edilmeleri gerekir. Ahmet gürültü duymasıyla ilgili zihninden geçenleri değiştirebilir; “Bütün gündür aç olan kedim, yiyecek bir şeyler arıyor olabilir" gibi… Belki de bu gürültü Ahmet'in kedisine karşı sorumluluklarını hatırlaması için bir fırsattır… Görüldüğü gibi, Ahmet'in nasıl hissedeceğini ve ne yapacağını kafasında oluşturduğu düşünceler belirler. Zihinden geçen otomatik düşüncelerin arasından birini seçme süreci, bir ayakkabı mağazasından yeni bir ayakkabı almaya benzer. Yani Ahmet nasıl ki bir ayakkabı mağazasına girdiğinde gördüğü ilk ayakkabıyı almıyorsa, diğer ayakkabıları da deniyorsa ve içlerinden en iyisini seçiyorsa, zihninden geçen düşünceler arasında da bilinciyle bir seçim yapmalı ve aklına en uygun olanı seçip, ona odaklanabilmelidir. Ahmet bilinciyle zihninden geçen iyi düşünceye odaklandığında, iyi duygulara sahip olacak ve kendisi için iyi bir davranışı sergileyebilecektir. Yani Mevlana'nın dediği gibi, “insan düşünceden ibarettir, geriye kalan et ve kemiktir; gül düşünürse gülistan, diken düşünürse dikenlik olur”. Bu nedenle insan bedensel hijyenine dikkat ettiği gibi zihinsel hijyenine de dikkat etmelidir. Çünkü insan nasıl düşünmeye devam ederse, öyle düşünmeye de alışır zamanla, düşünceleri ne ise yaşamı da o olur… İnsan yaşamının gidişini değiştirmek istiyorsa, düşüncelerini değiştirmelidir. Bu yüzden Nietzsche şöyle demiştir: "Ben düşüncelerimin çevresinde, sözlerimin dahi çevresinde çitler isterim; domuzlarla, bağnazlar bahçeme girmesinler diye…”