ZOOFİLİ İÇİN HÜRRİYET GAZETESİNE VERDİĞİM RÖPORTAJ
– Bu konuda size hasta ve/veya hasta yakını olarak başvuranlar oluyor mu?
Ülkemizde en son, Milas’ta dört kişinin tecavüzüne uğrayan eşek haberiyle birlikte, hayvanlarla cinsel ilişki konusu toplumun her kesiminde konuşulmaya başlanmıştı. Zoofilik eylemler nedeniyle hasta veya hasta yakınlarının başvurularıyla çokça karşılaştım. Çünkü 18 yıldır cinsellik ve yakın ilişkiler üzerine çalışıyorum. Türkiye’nin en örgütlü ve en büyük cinsel sağlık derneğinin (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği – CİSED) uzun yıllar genel başkanlığını yürüttüğüm için çok sayıda başvuruyla karşılaştım.
– Bunun tarihi çok eskilere dayanıyor mu?
Hayvanlarla cinsel ilişki çok eski çağlardan bu yana bilinen bir olaydır. Geçmişte bazen yasaklanmış bazen de baş tacı edilmiştir. Örneğin eski Mısır’da rahibelerin kutsal saydıkları köpeklerle ilişki kurması dini bir görev olarak değerlendirilirdi. Kırsal kesimde yaşayan gençlerin karşı cinsle cinsel tatmin elde etme yolları oldukça kapalıdır, genelev olanaklarından yoksundurlar. Bu nedenle köy yaşamına göre fazla yadırganmayan bir yolu olan hayvanlarla cinsel birleşme ülkemizde sık rastlanan bir durumdur ve neredeyse bir sapıklık olarak değerlendirilmez. Cinsel birleşme için daha çok eşekler kullanılır ve bu nedenle eşeklere kimi yörelerde “Fatmagül veya Nallı Fatma” denir. Hatta gençler arasında da, eşeklerle cinsel birleşme yaparlarsa, penislerinin eşeklerin ki kadar büyük olacağı inancı yaygındır. Ancak sorulduğunda genellikle bu konuya değinmekten kaçınılır; mutlaka söz etmek gerektiğinde de genel ifadelerle geçiştirilir. Oysa veriler ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, genel olarak kadınların %4'ünün, erkeklerin ise %8'inin ergenlikten sonra ve 20 yaşından önce hayvanlarla herhangi bir tip cinsel ilişkide bulunduğunu göstermektedir. Basına yansıyan son örnekte Muğla'nın Milas ilçesinde, bir ayağının kırılması üzerine sahibi tarafından başıboş bırakılan dişi bir eşek, aç kalınca yiyecek bulmak için maki örtüsüyle kaplı Milas'ın Sodra Dağı'na çıkmış ve yaklaşık 1 aydan bu yana farklı kişilerin cinsel istismarına uğramıştı. Polis, hayvan severlerin şikâyeti üzerine bir kişiyi eşekle cinsel ilişkiye girmiş bir halde yakalamıştı. Milas İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne getirilen bu kişi işlediği suçu itiraf ederek, yalnızca kendisinin değil, yaşları 13–15 arasında değişen 3 arkadaşının da eşekle cinsel ilişkiye girdiğini söylemişti.
– Psikiyatride karşılığı nedir bu 'sapkınlığın'?
Zoofili hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu olabilir. Yaşamın istenmeyen ama çaresizlikten başvurulan yollarından biri olan hayvanlarla cinsel ilişkiye girme; genellikle aşırı duygusal, cinsellik konularda saplantılı veya seks yapmak için partner bulamayan bekâr kişilerde görülen bir durumdur. Tıbbı olarakhayvanlarla cinsel ilişki kurma eğilimini ifade eden zoofili; tabu olarak görülen bir cinsel davranış bozukluğudur,hayvanlarla cinsel birleşme veya hayvan sevicilik demektir. Bu bozukluk, kişi karşı cinsle ilişki kurma imkânı bulduğu halde hayvanları tercih ediyorsa o zaman bir cinsel sapkınlık olarak değerlendirilebilir. Oysa dünyada hiçbir canlı türü, kendi türünün dışında bir canlıyla birleşmeye yeltenmez. Milas’ta anormal bir cinsel davranış sergileyen insanların böyle bir hastalıklarının olup olmadığını onların tüm cinsel yaşantı öyküleri ve alışkanlıklarını değerlendirmeden söyleyebilmek mümkün değildir. Bu olaydan toplum olarak çıkarmamız gereken bazı derslerin olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.
– Daha çok nasıl kişiliklerde bu duruma rastlanır?
Zoofili daha çok aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış narsisistik ve borderline kişilik bozukluğu olan kişilerde, bekârlarda ve çocuksuz çiftlerde görülür. Hayvanlarla cinsel ilişkiye giren kişiler, “Bir insan ahlaki olarak nasıl bu kadar aşağılara düşebilir?” dedirten ve toplumda tiksinti uyandıran bu duruma kendi kendilerine gelmemişlerdir. Kişileri bu hastalığa sürükleyen en önemli etkenler; cinsel bilgisizlik, cinsel mitler, cinsel eğitimin verilmemesi, cinselliğin sevginin ifade ediliş şekli olarak çocuklara anlatılmaması, katı anne-baba tutumları, kendine güvenmeme veya aşağılık duygusudur. Bu tür olumsuz duyguların gelişmesinde ise esas olarak olumsuz anne-babanın tutumları rol oynar. Elbette ki “kendine güvenmeyen herkes zoofiliye yakalanır” diye bir kural yoktur ama zoofili hastalarında bu tür duygulanım bozuklukları çoktur. Bu nedenle çocuğa olumlu bir cinsel eğitim verirken, kendine güven duygularının aşılanması gereklidir. Kendine güveni belirleyen en önemli etken anne-babaların çocuklarına gösterdikleri koşulsuz sevgidir. Sevildiğine inanan ve güvenen bir insan kendine güvenir. Öte yandan, hayvanlarla cinsel ilişki kurmak, ülkemizde hem dini yönden hem de kanunlarımıza göre yasaklanmış bir eylemdir. Ancak, özellikle hayvanlarla temasın daha kolay sağlanabildiği kırsal kesimde, bu cinsel eylem şekli ülkemizin acı gerçeklerinden biridir. Adeta geleneksel bir özellik taşıyan bu tür geçici cinsel davranışlar, gerçek anlamda bir hastalık, bir cinsel davranış bozukluğu olarak da kabul edilmemelidir. Ancak “Kadifegül'ün suçu ne?” sorusunu da kendi kendimize sorarak vicdanlarımızla yüzleşmeliyiz. Çünkü bu tür davranış bozukluklarının “liberal” bir eda ile bireylerin “özgür” seçimi olarak karşılanmaması, doğal ve normal bir durum olarak algılanmaması gerekir. Denetim görevini üstlenecek olan devlete, medyaya, ailelere ve sivil toplum kuruluşlarına bu noktada ciddi görevler düştüğüne inanıyoruz. Çünkü ülkemizde cinselliği öğrenmek çoğu zaman tesadüflere kalıyor. Okul, cinselliği öğretmiyor yani cinsel eğitim verilmiyor. Cinsel sorunlarda çoğu zaman ne baba ne de anne çocuklara yardımcı olamayabiliyor. Sonuçta; cinselliği öğrenmek hayvanlara, arkadaşlara, cinsel içerikli film ve kitaplara ve çoğu zaman genelev kaçamaklarına kalıyor. Cinsel eğitimini böyle alan bir toplumun bireylerinin de sağlıklı bir ruha sahip olmalarını bekleyemeyiz. Bu nedenle Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) olarak 15 yıldır anaokulundan başlayarak cinsel eğitimin, ergenlik öncesi ve evlilik öncesi cinsel danışma ve rehberlik hizmetlerinin verilmesini istiyoruz ve kamuoyuna deklere ediyoruz.
– Bu tür kişiler yakalandığında tedaviye getirilir mi?
Zoofilik kişiler yakalandıklarında genellikle tedaviye getirilirler. Çünkü bu tür eylemler toplumda hoş karşılanmaz ve kolektif bir utanç duygusu yaratır. Yani hem yakalayan kişilerde hem de yakalanan kişide ortak bir utanç duygusu oluşur. Ancak bu utanç duygusuna rağmen eylemin gerçekleştiği yer, zaman ve eylemi yapan kişinin sosyal statüsü tedaviye götürülüp götürülmemeyi belirler. Örnek olarak bu olay köyde yaşandığında hoş karşılanabilirken, kentte ve kamuya açık bir alanda yaşandığında ahlaka aykırı bir eylem olarak görülüp kişi önce karakola daha sonra da tedavi için bir hastaneye götürülebilir.
– Bu bir hastalıksa eğer tedavisi nedir?
Zoofilide ilk önce hastanın yaptığı eylemlerden rahatsız olup, tedaviyi istemesi gerekir. Ardından hastanın psikiyatrik öyküsü alınır. Antisosyal tutum ve davranışları olup olmadığı, sadistik eylemlere yönelip yönelmediği yani hastalığın derinliği ancak doğru bir öykü alındıktan sonra netleşebilir. Öykünün ardından neden bu tür eylemlerde bulunduğuna dair bir formülasyon yapılır. Bu formülasyona göre cinsel terapist hastayı cinsel terapiye alır ve terapiye ek olarak gerekirse ilaç tedavisi için bir hekimden destek alır. Tedavinin başarısı, genel olarak kişilik gelişimi ve olgunluk düzeyi ile paralellik gösterir. Kişilik gelişimi daha ileri düzeylerde olan ve ciddi bir kişilik patolojisi olmayan hastalarda tedavi daha kolay ve başarılı iken ağır kişilik bozuklukları gösteren kişilerde tedavi çok daha uzun sürer ve başarı oranı da çok yüksek değildir. Ancak zoofili çok eski çağlardan bu yana iyi bilinen ve çeşitli toplumlarda bazen yasaklanmış bazen de baş tacı edilmiş bir eylemdir. Dünya’yı paylaştığımız hayvanlara en az kendi yaşamımıza gösterdiğimiz özeni göstermeliyiz. Bu bağlamda hayvanlar, bizim dünya dostlarımızdır. Onlara yapılacak her türlü şiddetin, cinsel tacizin önünde durmak, hiç kuşkusuz bir insanlık görevidir. Zoofili eylemleri, kişilerin zamanla yanlış cinsel kodlanmalar edinmelerine ve normal cinsel ilişkinin toplum tarafından yasal ve serbest kabul edildiği evlilik dönemine geçildiğinde cinsel sorunlar yaşamalarına neden olabilmektedir. Çünkü cinsellik sadece cinsel birleşmeden ibaret mekanik bir olay ya da sadece biyolojik bir gereksinim değildir. Mutlu bir cinsellik, ilişkide bulunan çifte ait pek çok duygusal ve bilişsel unsurun ahenk içerisinde bir arada olmasını gerektiren çok özel bir paylaşım şeklidir. Bir genelev kadını ile ya da bir hayvanla alelacele yürütülen cinsel birleşmeler ya da yakalanma korkusu içerisinde çabucak bitirilen mastürbasyonlar, cinselliğin tüm boyutlarıyla öğrenilmesine ve yaşanmasına engel olabilmektedir. Bu durum pek çok cinsel işlev bozukluğunun altında yatan bir faktöre dönüşebilir. Erkeklerde sıklıkla rastladığımız erken boşalma sorunu buna tipik bir örnektir. Bizler, karşı cinsle ilişkide bulunabilme olanağı hangi nedenlerle olursa olsun sınırlı olan tüm erkek ve kadınlarımız için en kolay, en ulaşılabilir, en güvenli ve en kabul edilebilir cinsel eylem şeklinin mastürbasyon yani kendi kendini tatmin etme olduğunu düşünüyoruz. Telaşsız, acelesiz, korkusuz bir şekilde yürütülen ve sınırsız çeşitlilikte hayallerle zenginleştirilebilen bir mastürbasyon; kişilerin cinsel, bedensel ve ruhsal dengelerinin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi ve sürdürülebilmesi için en normal ve en doğal olan faaliyettir. Mastürbasyon, sadece normal bir cinsel yaşamın olmadığı dönemlerde tercih edilmesi gereken bir faaliyet olarak değil; gerektiğinde normal bir cinsel yaşamın içinde de sürdürülebilecek bir yöntemdir.
– Buna şahit olanlar üzerinde nasıl bir etki bırakır?
Zoofilik bir eylemle karşılaşan kişilerde kolektif utanç duygusunun yanında bulantı, kusma, iğrenme, gibi duygular yaşanabilir. Zoofilik eylemler kişilerin zamanla yanlış cinsel kodlanmalar edinmelerine ve normal cinsel ilişkinin toplum tarafından yasal ve serbest kabul edildiği evlilik dönemine geçildiğinde cinsel sorunlar yaşamalarına neden olabilmektedir.Ama asıl önemli olan bu tür eylemlere hangi yaş grubunda şahit olunduğudur. Çünkü zoofilik eylemlere şahit olma çocuklarda sevgi, merhamet ve şehvetin karmaşasına yol açarak cinselliğe karşı soğuma, korkma veya aşırı bir merak uyandırabilir. Gençlerde merakla karışık bir utanma yaşanırken, yetişkinlerde ise utanma ve iğrenme yaratabilir.
– Bu tür bir ilişkiye giren, ilişkiden sonra suçluluk duyar mı?
Her toplum, üyelerinin cinsel davranışı için standartlar, kurallar ve normlar geliştirir. Bu normlar, bir toplumdan başka bir topluma, bir tarihsel dönemden öbürüne, çok farklı olabilir, ama bunların her durumda yol açtığı sonuç, insanları iki gruba bölmek olmuştur: Normlara uyum gösteren normal kişiler ve normlardan sapan, yani anormal kişiler ya da sapkınlar. Bu bölünmeye göre kişilerde suçluluk ve günahkârlık duyguları oluşur. Ancak zoofilik eylemlerde ilk başta suçluluk duyulsa bile daha sonradan kişi yaşadığı bu eylemi normalleştirerek kendini rahatlatmayı seçer. Bu nedenle zoofilik kişi, cinsel dürtülerin kendini göstermeye başladığı ve tek başına önüne geçemeyeceğini anladığı an bir cinsel terapiste başvurmalıdır. Tedavi süresinden sonra kişi, yaptığı şeyden pişman olacak, yapmadığı şey için ise kendiyle gurur duyacaktır. Bu yüzden, kişi kendini zoofilik eylemine yatkın gördüğü an psikolojik yardım almalıdır.
– Türkiye'de gördüğümüz örnekler hep kırsaldandı aslında, yurt dışına baktığımızda kentten.
Kentte var da biz mi görmüyoruz?
Zoofilik eylemler kırsallarda bir “zorunlu” bir gereklilikken kentlerde cinsel fantezi, partneri aşağılama veya cinsel sapkınlık olarak karşımıza çıkabilir. İngiltere'de sarhoş olup, eski eşinin kapısına dayanan ve onunla cinsel ilişkiye girmek isteyen, reddedilince de evdeki köpekle cinsel ilişkiye giren ve yakalanan adamın hikâyesi gibi ülkemizde de enteresan hikâyeler ortaya çıkabiliyor. Partneri tarafından reddedilince ondan intikam almak ve “Bak ha sen ha köpek, fark etmiyor!” mesajı vererek onu aşağılamak için zoofilik eylemler yaşanabiliyor. Hatta yurtdışında ruhsal olarak olgunlaşamamış ve ciddi kişilik bozukluğu olan vakalarda, köpekleriyle evlenenlere bile rastlayabiliyoruz.
– Bu yüzden yıkılan ailelere şahit oldunuz mu?
18 yıllık meslek hayatımda onlarca zoofili vakasıyla karşılaştım ve bu yüzden evlilik birliği bozulan ailelere şahit oldum. Çünkü kadınlar başka bir kadını zorda olsa kabul edebiliyorlar ama bir hayvan ile aynı kefeye konulunca çok ciddi bir aşağılanma hissediyorlar ve kendilerine yapıldığını düşündükleri bu hakareti kaldıramayabiliyorlar. Ayrıca normal heteroseksüel ilişki kurmak yerine, eğer kişi zoofiliyi tercih ediyorsa, güçlü bir aşağılık duygusu ve kendine güvensizliğin varlığından söz edilebilir. Bu durumda uzun soluklu bir partner ilişkisini yürütmek sorunlu olabiliyor.