Kadın-erkek ilişkisi “av-avcı” ilişkisine benzer. Avlayan, avlanan rolleri kimi zaman değişse de, çoğunlukla erkek avcı, kadın av rolündedir. Avcı olan erkek bir kurt gibidir, avını büyük bir ustalıkla ele geçirir. Ancak her kuşun etinin yenmeyeceğini bilir ve kendine yem olacak avların peşinden koşar. Onlar için en iyi av, hayatlarının büyük çoğunluğunu yalnızlık, acı ve üzüntü içinde geçiren duygusal yoksunluk içindeki kadınlardır. Bu duruma “Kurtlara Yem Olan Kadın” (KYK) sendromu adını veriyorum.

HER KIZIN İLK AŞKI BABASIDIR…

Babalar kızlarının gözünde güçlü, saygın, güvenilir kahramanlardır. Babalar kızlarının ilk aşkıdır. Kızlar gözlerini ilk açtıklarında babayla karşılaştıkları için onu idealize eder. Bu idealizasyonun ölçüsü, kızın daha sonraki ilişkilerindeki sevgi arayışını da etkiler. Babasını idealize eden bir kız, asla onun gibi birini bulamaz. Kız çocukların genelde babalarına benzeyen erkekleri eş olarak seçmeleri bu arayış yüzündendir. Babalarından bekledikleri ilgi ve sevgiyi göremeyen kızlar, ilişkilerinde, kendilerinden yaşlı ya da daha olgun erkeleri tercih ederek babalarından bulamadıkları ilgiyi ve sevgiyi ararlar. Eğer baba katı, otoriter ve korku uyandıran bir babaysa, çoğu zaman kız utangaç ve çekingen olur. Kendini ifade etmek yerine, içine kapanmayı tercih eder. Eğer baba sürekli eleştirisel bir tutum içerindeyse ve çocuğuna hata yapma şansını tanımıyorsa çocuğuna zarar verir. Hata yapmasına izin verilmeyen bir çocuk, kendi doğrularını bulmakta hayatı boyunca zorluk çeker. Kısıtlayıcı babalar çocuğunun zeka gelişimini de kısıtlar. Araştırmalara göre zeka yüksekliğiyle babanın ilgisi arasında artan bir ilişki vardır. Babanın katı olması kadar aşırı yumuşak olması da sorundur. Çünkü özellikle kız çocuklar sınırlara ihtiyaç duyarlar.

GEÇMİŞTEN GELECEĞE SEVGİ ARAYIŞI…

Çocukluk dönemindeki yaşantıların hayatın sonraki dönemlerine yansımaları güçlü olur, kişinin seçim ve davranışlarını belirler. Çocuklukta filizlenen anılar, bedensel uyarımlar, duygular, düşünceler ve davranışlar yetişkinlik yaşamının temelini oluşturur. Kız çocuğun babasıyla ilişkisi hayata bakışını ve seçimlerini belirler, hatta partneri, eşi, patronuyla ilişkisine model olur. Bu ilişki sevgi, hayranlık, beklenti, hayal kırıklığı, reddedilme üzerine kurulur. Kız, babasından erkeklerin dünyasını öğrenir ve bu dünya hakkında genellemeler yapar. Kızlar babalarına bambaşka duygularla bağlanırlar, kimseye güvenmedikleri kadar güvenirler. Çıkarsız ve karşılıksız olan bu sevginin hesabı kitabı yoktur. Sırtını dağlar kadar sağlam bildiği babasına yaslandığını bilerek yaşamak ve bunun keyfini çıkararak mutlu, huzurlu ve güvende olduğunu bilmek, her genç kızın ruhsal gelişimi için önemli ve gereklidir. Kız çocukları büyüyüp geliştiklerinde, başka aşklara yelken açtıklarında, bilinçdışında yer alan baba sevgileri onları yalnız bırakmaz; bu sevgiye ve bu sevginin içeriğine göre kendilerine bir erkek seçerler. Seçtikleri erkeklerde geçmişlerinde kalmış olan ve bilinçdışında daha ilk günkü gibi sıcaklığını koruyan baba sevgilerinin kırıntılarını ararlar, bulunca huzur bulurlar, bulamayınca huzursuzlaşırlar, hırçınlaşırlar. Çünkü çocukken farkındalıkları arttıkça ilk karşı cins olarak babalarını veya baba yerine geçen diğer erkekleri görmüşlerdir ve onları tanımışlardır. Sahiplenilme, korunma, kollanma, önemsenme arzuları ve sevgi ihtiyacında olmaları bu yüzdendir.

KYK SENDROMU NEDİR?

Kadınların babalarıyla ilişkilerinden temel alan partner ilişkileri kadınların av mı, avcı mı olacağının belirleyicisidir. Küçük bir kızken yoksun bırakıldıkları sevgi ve ilgi, yetişkinliklerinde onları “kurtlara yem olan kadın” haline getirir. Kendilerine değer verecek, önem ve ilgi gösterecek ilk avcı tarafından avlanırlar. Duygularını, düşüncelerini anlayacak, gerçekten onarı dinleyecek, yol gösterecek ve koruyacak bir erkeğe ihtiyaçları, erkeğin kurt olmasını bilmelerine rağmen, karşı konulamaz bir şekilde onları avcılarına götürür. Bu kadınlar çoğunlukla kendilerinden yaşlı ya da daha olgun erkekleri tercih ederler. Babalarından bulamadıkları ilgi ve sevgiyi arayan bu kadınlar, çoğu zaman yanlış seçimler yaparlar. Onlara sadece bir av olarak yaklaşan kurtlara kendi elleriyle teslim olurlar. Kurtlar bu tip kadınları çok iyi tanırlar. En ufak bir kompliman, küçük bir ilgi göstergesi, değer verildiğini görme, biricik olduğunu hissetme, sahiplenilme, duygusal açlık içindeki bu kadınların, karşısındaki erkeğin yaşı, statüsü ya da evli olup olmadığına bakmaksızın kendilerini kurdun kollarına bırakmaları için yeterli olur. Kurtlara yem olan kadınlardaki duygusal yoksunluk aşırı fedakarlığı da beraberinde getir. Böyle bir kadının önceliği hayatının merkezi haline getirdiği partneri ve onun ihtiyaçları, beklentileri olur. Kendisini onun ihtiyaçlarını gidermekten sorumlu hisseder. Bu kadınların gösterdikleri fedakarlık çok aşırı ve zorlayıcı nitelikte olduğundan bir süre sonra onlara“kullanılmışlık duygusu” hissettirir. Çünkü ilişki içinde dengede olması gereken duygusal alışverişte sürekli veren taraf olurlar ve bu durum zaten var olan yoksunluk duygularını daha da arttırır.

ACI DOLU BİR SÜREÇ

Kadın bundan sonraki süreçte kendisiyle sadece cinsel açlığını gidermeye çalışan erkeğin isteklerini yerine getirmeye başlar. Ancak bu ilişkide bir dengesizlik vardır. Yalnız ve özgürlüğüne düşkün olan kurt, bu kadının yoğun ilgi ve sevgi beklentilerine, boğucu yakınlaşma ve şefkat isteklerine bir süre sonra yanıt veremez. Bu da bir “kaçma-kovalama eylemi”ne dönüşür. Genellikle bir terk edilme sonucuyla yüz yüze gelen bu kadınlar, ağır bir depresyon ve öfke tablosu ile duygusal krizlerin pençesinde kıvranırlar. Bu halden kurtulmak için çırpınan kadın yine bir kurdun tuzağına düşmekten kendisini kurtaramayacak ve geçmiş kendisi için sürekli tekrar edecektir. Geçmiş hep tekrar eder, mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır. Yani geçmiş, geçmişte kalmaz, şimdi de tekrar eder. Çünkü insan geçmişinde duygusal acılar veya hayal kırıklıkları yaşadığında geçmişini tekrarlar. Sevdiği ve yakın bir ilişki içinde olduğu partnerinde farkında bile olmadan geçmişinin önemli figürlerini görür. Babasıyla arasındaki çözümlenmemiş sorunların, travmaların rollerini partnerine yansıtarak ve aktararak hayatını sürdürür. Bilinçdışı çocuk parçasıyla yapılan “aktarım” bilinçsiz bir şekilde geçmişin şimdi olmasıdır. Duygusal olarak tıkanıklık yaratan sorunları çözümlemek üzere huzursuz ruhlar gibi geçmişe dönme arzusudur.

ÇÖZÜM PSİKOTERAPİ…

Kurtlara yem olan kadın sendromunun pençesinde olan kadınların en kısa zamanda bir psikoterapiste psikoterapi almak için başvurmaları gerekir. Psikoterapi ile duygusal ihtiyaçlarını sağlıklı yollardan giderebilirler, geçmişin aktarımını çözümleyebilirler, duygusal ihtiyaçlarına sağlıklı cevaplar verebilecek doğru partneri seçebilirler ve duygusal ihtiyaçlarını gideremediklerinde bunlarla nasıl baş edeceklerini de öğrenebilirler.

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

VAJİNİSMUS: “BİR KAÇINMA VE ERTLEME BOZUKLUĞU”

“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…

15 saat ago

GEÇ BOŞALMA

Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…

15 saat ago

CİNSEL FANTEZİLER VE CİNSEL AŞK OYUNLARI

“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…

15 saat ago

PENİSİ TAKINTI YAPMA BOZUKLUĞU

Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…

15 saat ago

SERTLEŞME BOZUKLUĞU

Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…

6 gün ago

ERKEN BOŞALMA KADER DEĞİLDİR

En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…

6 gün ago