Psikoterapistlik Mesleğinde Sınır Meseleleri ve Etik Şövalyeliği

İnsanoğlu sınırları aşmayı ve sınırları inkâr etmeyi sever, potansiyelinin sınırsız olduğuna inanır ya da buna inanmayı seçer. Arthur Schopenhauer’ın dediği gibi “Her insan kendi görüş sahasının sınırlarını dünyanın sınırları olarak kabul eder.” Oysa iyi çizilmiş sınırlar, ruh sağlığı profesyonelini geliştirir, olgunlaştırır, incinmekten ve incitmekten korur, özsaygı gelişimini ve terapi ortamı içinde güvende hissetmesini sağlar. Ayrıca ilişkide olunan danışanların konumlarını bilmelerine yardımcı olur.

Her insan farklıdır! Sınırlar, insanı diğer insanlardan ayırır. Spinoza“Tanımlamak, sınırlamaktır” der. Her varlık bir sınırlılıkla belirlenmiştir. Sınır olmasaydı varlıktan varlığa geçmek, kendini bilmek ve gelişmek olanaksız olurdu. Psikoterapistlik mesleğinde sınır ve etik meselelerin gelişmesi ruh sağlığı profesyonellerinin terapötik sınırları aşmaya çalışmayla, sınırları inkâr etme arzularıyla ve sınırların yok olmasıyla yakından ilişkilidir. Bu nedenle danışanlarla ve diğer meslektaşlarla terapötik ve mesleki etik bağları ortadan kaldırmak, gerçeklikten kopmak, akla geleni yapmak ve sınırların yok olması özgürlük olarak değerlendirilemez. Sorumlulukla dengelenmeyen özgürlük akılsızlıktır.“Hudut” sözcüğü ile eş anlamlı olan “sınır”,bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgidir. Ruh sağlığı profesyonelini çevresinden ayıran bir sınır olmadan terapistlik kimliği de sağlıklı gelişemez. Sınırlar terapist kimliğinin ve özsaygının sağlıklı gelişmesini, kabullenilmesini ve sürdürülmesini sağlar. Böylece ruh sağlığı profesyonelinin egosu taşmaz, büyüklenmez, aşırı baskı altında dengesini kaybetmez ve bir ötekinde kaybolmaz.

BİLİMSEL GÖRÜNME KİSVESİ…

Nietzsche“Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuz O'dur…” derken haklıydı… 23 yıllık meslek yaşamımda işini mesleki etik ilkelerine sadık kalarak aşkla ve saygıyla yapan, üreten ve hayata değer katan, danışanlarının şifa bulmasına vesile olan bir ruh sağlığı profesyonelini, kimseye iftira atarken, etik ve ahlaki hatırlatmalar yaparken veya sınır konularında “çığırtkanlık yaparken” görmedim. Onlar duruşlarıyla ve ürettikleriyle hep örnek olmaya çalıştılar. Ama abudik gubidik işleri olan, ezberlediklerini satan, okumayan, üretmeyen, okuduğunu anlamayan, özgürlükçü geçinip kendisi gibi düşünmeyeni aşağılayan, ruh sağlığının ve psikolojinin hem sınırlara hem de farklı açılardan bakmaya ihtiyacı olduğundan bihaber olan, birleştirip tartıştıran olmak yerine ayrıştırıp ötekileştirip tabulaştıran, empati yapamayan, bir paranın iki yüzü olduğunu unutan, değerlere ve insanın seçimlerine saygısızca davranan, multi-disipliner çalışma aşamasına ulaşamamış, kendine ve yaptıklarına dışarıdan bakma becerisi bile olmayan, kendi tecrübelerine göre değil kulaktan duyduklarına göre hareket eden, sorgulamayan, her şeye itaat eden, her türlü ahlaksızlığı yapan, yetersiz ve bilgisiz kişilerin ahlak şövalyeliği yaptıklarını, kendi içlerindeki aşağılık duygularını bir başkasına yansıttıklarını gördüm… Yüze gülüp arkadan haset ettiklerine, başkasının kazandığı ilgi ve sevgiyi çekemediklerine, komşusundan av kapmaya çalışıp çakallık ettiklerine, başkasının elindekine göz diktiklerine, başkasının balını kendi ağızlarına zehir ettiklerine, içlerindeki yetersizlik ve değersizlik duygularını başkalarında gördüklerine, kıskançlıktan mustarip olup kendi kendilerini bir nevi “hasta” ettiklerine hep şahit oldum. Ayrıca bilgisi olmadığı alanlarda kendi yapamadıkları psikoterapi veya psikolojik danışmanlık gibi hizmetleri bir başka ruh sağlığı profesyonelinin yapmasına müsaade etmeyen, değersizlik ve yetersizlik duyguları içinde kıvranıp duran, kendi varlıklarını inkar edip kendilerini aşağılayanlara tapınan, bir nevi Stockholm sendromu yaşayan ve yaşatan, anlamadıkları ve tartışmadan tabulaştırdıkları konuların “sözde” “bilimsel görünme kisvesi” altında ama gerçekte bağnaz bir “fanatik” gibi savunuculuğuna soyunan meslek örgütlerinin ve “sözde” ruh sağlığı profesyonellerinin varlığına katlanmak zorunda kaldım. İşte saydığım bu nedenler yüzden Türkiye'de “içi boş ama ruh sağlığı profesyoneli”“sahte ama ruh sağlığı profesyoneli gibi davranan” kötü niyetli yaşam formlarının cirit attığı ruh sağlığı alanında, kısır bir üretim, sınır ihlalleri, tartışılamayan tabular ve yasal boşluklar, Tanrılar ve şeytanlar var…

Cem KEÇE

Yeni İçerikler

VAJİNİSMUS: “BİR KAÇINMA VE ERTLEME BOZUKLUĞU”

“Vajinismus”, cinsel bir işlev bozukluğu olarak tanımlanan ve kadınlarda cinsel ilişki sırasında PSOAS kaslarının, pelvik…

23 saat ago

GEÇ BOŞALMA

Yoğun stres, gerginlik, anksiyete, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duyguları, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler…

23 saat ago

CİNSEL FANTEZİLER VE CİNSEL AŞK OYUNLARI

“Cinsel fanteziler”, insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır,…

23 saat ago

PENİSİ TAKINTI YAPMA BOZUKLUĞU

Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis, penis boyu…

23 saat ago

SERTLEŞME BOZUKLUĞU

Beş duyu ile alınan cinsel uyaranlar ve cinsel fantezilerle beyinden kalkan cinsel uyarılar omurilik üzerinden…

6 gün ago

ERKEN BOŞALMA KADER DEĞİLDİR

En sık görülen cinsel sorunların başında yer alan “erken boşalma”, cinsel etkinlikler sırasında bir erkeğin…

6 gün ago