Seks yapmayı; “rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı” olarak tanımlıyorum. Ancak cinsel mitlerin yani toplumda yüzyıllardan beri var olan cinsellikle ilgili yanlış, abartılı ve gerçekdışı inanışlar bu sanatın keyifle icra edilmesini engellediği gibi, cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasına da neden oluyor.
İLK CİNSEL BİRLİKTELİK YAŞI HER GEÇEN GÜN DÜŞÜYOR…
Yapılan anket çalışmaları ilk cinsel birliktelik yaşının ve korunmasız ilişkiye girme oranının hem erkeklerde hem de kadınlarda her geçen gün düştüğünü ama evlenme yaşının ise arttığını gösteriyor. Çünkü ülkemizde cinsel eğitim anaokulundan başlayarak verilmiyor, gençlerimiz bilgisizce veya internetten ve kulaktan dolma bilgilerle cinselliğe adım atıyor. Bilindiği gibi ergenlik döneminde hızlı bedensel, cinsel ve psikolojik değişimler yaşanıyor. Bu nedenle insan hayatı için kritik bir dönem olarak biliniyor. Bu süreçte gençlerimizin sağlıklı ve doğru cinsel bilgilere ve psikolojik desteğe ihtiyacı oluyor. Ancak ergenlik dönemine bilgisizce hazırlıksız yakalanan gençler "ilk adet kanaması" ve "gece boşalmaları" gibi bedensel değişikliklerle, "bekaretin kadının namusunun simgesi olarak görülmesi" ve "kadının bekaretinin sadece evlilikle bozulması gerektiği" şeklindeki inanışlarla karşılaştıklarında endişe ve korkuya kapılıyor ve yanlış davranış kalıpları geliştirebiliyor. Türkiye nüfusunun nerededeyse üçte birini oluşturan gençlerimize sahip çıkmayı ve onları bilgilendirmeyi acilen bir devlet politikası haline getirmemiz gerekiyor.
EĞİTİMSİZLİK PARTNER SAYISININ ARTMASINA YOL AÇIYOR…
Cinsel eğitim verilmemesi ama cinselliğin hem bastırılıp hem de kışkırtılması cinsel ilişki yaşanan partner sayısının artmasına yol açabiliyor. Ancak partner sayısı arttıkça başta AIDS olmak üzere onlarca cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanma riski de artıyor. Çünkü cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemli bulaşma yolu cinsel temas ve korunmasız cinsel ilişki… Bulaşma için hastalığı olan kişiyle tek bir cinsel temas bile yeterli olabiliyor ve cinsel ilişki sayısı arttıkça bulaşma riski de artıyor. Oysa yeni bir partnerle cinsel temas sırasında prezervatif yani kondom kullanılmasının koruyuculuğu, kondomun lateks olması, doğru ve sürekli kullanılması, yırtık ya da delik olmaması kaydıyla bilinen bir gerçek…
BEKARET TABUSU HALA DEVAM EDİYOR…
Kadın cinselliği üzerinde büyük bir baskı yaratan “bekâret” kavramı, günümüzde hala toplumumuzun önde gelen tabularından biri olmaya devam ediyor. Asırlardır süre gelen kadın odaklı cinsel mitlerde öne sürülen “kadının sürekli olarak vajinasını koruması gerektiği inancı” gençler (13–29 yaş aralığı) üzerine yapılan psikolojik baskıyı bir hayli artırıyor. İlkel zamanlardan kalma bir inanış olan ve abartılı bir şekilde önemsenen kızlık zarının bekâretin simgesi olarak görülmesi yerine, ebeveynler tarafından kız çocuklarının ruh ve beden sağlığı açısından cinsellik hakkında bilgilendirmesi çok daha fazla önem taşıyor. Ülkemizde, kişinin daha önce herhangi bir cinsel ilişki, sevişme, karşı cinsle temas, dokunma, oral ve anal yolla yaşanan birliktelikler yaşamamış olmasına bekâret adı veriliyor. Mitolojide bekâret, saflığı ve insanın kendini dizginlemesini temsil ediyor, Athena, Artemis ve Hestia hep bakire Tanrılar olarak biliniyor. Ceninin anne karnında büyürken gelişen “kızlık zarı” ise vajina girişinde bulunan, regl dönemlerinde kanın dışarı akabilmesi için doğuştan delik olan ve vajina girişini kapatmayan çok ince bir doku… Nadiren hiç olmayabiliyor, ömür boyu tamamen veya kalıntılar şeklinde kalabiliyor. Fakat çoğu zaman kızlık zarının mevcudiyeti ya da yokluğu bir kızın bakire olduğunun göstergesi olmuyor. Çünkü kızlık zarı çeşitlerinden biri olan anüler hymen (halka halinde kızlık zarı), vajina girişinde olup ortasındaki delik geniş ya da esnek yapıda olabiliyor ve toplumumuzda en çok rastlanan kızlık zarı da bu… Dolayısıyla, herhangi bir cinsel birliktelik yaşamayan yani bakire olan pek çok kızın kızlık zarının olması ya da olmaması bekâretin kesin kanıtı olmuyor. Çünkü bekâret iki bacak arasında değil, beyinde… Ancak bunun aksine düşünen çiftlerin yoğun olduğu ülkemizde, ilk cinsel birliktelik kurulan kişiyle evlenme oranı hala yüksek görünüyor.
İDEAL CİNSEL İLİŞKİ SIKLIĞI DEĞİŞKEN BİR KAVRAM…
İdeal cinsel ilişki sıklığı kavramı yerine, çiftin cinsel uyumu ve seks yapma sıklığı konusunda her iki tarafında üzerinde mutabık olduğu bir anlaşma üzerinde durmak önem taşıyor. Seks yapma sıklığı üre her birey ve çift için değişiklik gösterebiliyor. Bu nedenle düşünülenin aksine tek bir doğru yanıt da yok… Cinsel ilişki yaşamak; çiftlerin isteğine ve arzusuna bağlı ancak ortaya çıkan sonuç, ülkemizde, çiftlerin ortalama haftada iki kez seks yaptığını gösteriyor, bu da olağan ve normal bir sonuç…
SEKS OYUNCAKLARI İLE CİNSEL HAYATINIZI RENKLENDİRİN…
Cinsel hayatı renklendirmek için kurulan cinsel fanteziler ve kullanılan seks oyuncakları genelde suçluluk duygusu yaşanmasına neden oluyor. Ama cinselliğin vazgeçilmezlerinden biri olan cinsel fanteziler ve seks oyuncakları aşırıya kaçılmadığı, kimseye zarar vermediği ve bağımlılık yapmadığı sürece gayet normal ve sağlıklı bir durum, keyifli bir cinsel yaşamın göstergesi… Ancak yetişme çağlarından itibaren aşılanan cinsel değer yargılarıyla, insanlar, cinsel davranışlarını sınırlamaya yöneltiliyor. Bırakın cinsel davranışları gerçekleştirmeyi, bunları hayal etmek dahi zorlaşıyor. Oysa cinsel fanteziler ve seks oyuncakları insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleri olarak biliniyor. Doğuştan sahip olunan cinsel donanımlar dışında, cinsel yaşama eklenen neredeyse her şey seks oyuncağı adını alıyor. Basit şekliyle, bir seks oyuncağı, çiftlerin zevkini arttırmak amacıyla cinsel yaşama katılan herhangi bir nesne… Bu nedenle cinsel hayata oyuncakları katmak cinsel yaşamı hareketlendiriyor. Bu amaçla Benwa toplarından kelepçelere, silikon dildolardan elektrikli vibratörlere kadar çeşit çeşit seks oyuncağı, çiftlerin cinsel yaşamlarına keyif katabiliyor. Ama seks oyuncaklarının, seks partnerlerinin yerine kullanılamayacağını, sorunlu cinsel hayatı düzeltemeyeceğini ve cinsel işlev bozukluğunu tedavi edemeyeceğini unutmamak gerekiyor. Ayrıca seks oyuncaklarının sorumlu ve dikkatli bir şekilde kullanılması çok önemli… Bu amaçla kullanılacak erotik materyalleri çiftler birlikte seçmesi önem taşıyor. Çünkü cinsellik ve cinsel hazlar iki kişinin kullanılacak materyale iki kişinin birlikte onay vermesi ile artıyor. Birinin istediği ancak diğerinin kabul etmediği bir materyali, diğeri istiyor diye kullanmak cinsel yaşamdan alınacak hazzı olumsuz etkileyebiliyor. Ancak çıkan sonuç seks oyuncağı kullanımının ülkemizde hala bir tabu olarak görüldüğünü ve çiftleri korkuttuğunu gösteriyor.
ERTESİ GÜN HAPLARINA OLAN TALEP ARTIYOR…
Cinsellikte gebelikten ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma, kadının olduğu kadar erkeğin de sorumluluğunda… Çünkü planlanmamış bir gebeliğin kürtajla sonuçlanması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar, çift için büyük bir travma nedeni olabiliyor. Ancak ülkemizde korunma yöntemleri ile ilgili eğitimler çoğunlukla kadınlara veriliyor. Bu durum da, konunun yalnızca kadınlarla ilgili olduğu yönünde çok yanlış bir algı oluşuyor. Oysa doğru korunma yöntemleri için çiftlerin birlikte hareket etmesi ve hekim desteği alınması gerekiyor. Korunmanın hangi taraf için daha kolay olduğu, kişisel faktörlere göre değişkenlik gösterebiliyor. Çıkan sonuçlar hekimlerin asla tavsiye etmediği ve istenmeyen gebeliklere yol açan "geriye çekilme" yönteminin sık kullanıldığını gösteriyor. Bu da her konuda olduğu gibi korunma yöntemleri konusunda da çiftlerin yetersiz bilgilendirildiğini gösteriyor. Ayrıca prezervatif yırtılması, alkollü korunmasız ilişkiler, dışarı boşalma gibi doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasındaki sıkıntılar veya tecavüz gibi istenmeyen ilişkilere maruz kalındığında ya da bir başka doğum kontrol yöntemi kullanılmakta iken aksilik olduğunda, ek yöntem olarak Ertesi Gün Hapları da son yıllarda tercih edilebiliyor.
ÖN SEVİŞME VE ÖN SEVİŞME SÜRESİNİN ÖNEMİ BİLİNMİYOR…
Cinsel ilişki, birbirlerine cinsel ilgi ve istek duyan iki insanın, birlikte ürettikleri ve karşılıklı keyif aldıkları her çeşit cinsel davranışı içeriyor. İlk dokunuştan boşalma veya orgazma kadar olan evreler cinsel ilişkinin bütününü oluşturuyor. Cinsel davranış yelpazesinin bir ucunda duygusal ya da fiziksel bir dokunmayla başlayan uyarılma, diğer ucunda ise sevişme ile sağlanan ruhsal ve fiziksel doyum bulunuyor. Cinsel davranış yelpazesi ne kadar geniş, ne kadar zenginse, cinsellikten alabilecek hazlar da o kadar fazla ve değişik olabiliyor. Cinsel hazların daha yoğun yaşanabilmesi için ise; kadının ve erkeğin ön sevişme ile birbirlerini sekse hazırlamaları önem taşıyor. Dokunma, okşama, öpüşme, sürtünme, masaj ve diğer tensel aktivitelerin yer aldığı cinsel isteği artırıcı ve daha zevkli hale getirici tüm iletişimler ön sevişmeyi oluşturuyor. Ön sevişme partnerlerin cinsel birleşmeye fizyolojik ve psikolojik olarak hazırlanma süreci olarak dikkat çekiyor. Kısa tutulan bir ön sevişme cinselliği olumsuz etkileyebiliyor, bu nedenle ön sevişmenin süresinin çiftin cinsel doyum yaşamasına yetecek kadar uzun olması tavsiye ediliyor. Yani iyi ve yeterli bir ön sevişme kadın eteği gibi olmalı, dikkat çekici olacak kadar kısa, gerekenleri kapsayacak kadar uzun… Sevişmek aceleye getirilmemeli… Ortalama 20-30 dakikalık sevişmeyi içermeli… Çünkü cinselliğin %90′ı dokunarak haz almak ve dokunarak haz vermeyi yani sevişmeyi içeriyor. Geri kalan %10′luk kısmı ise penis vajina birlikteliği olarak biliniyor. İyi ve yeterli bir ön sevişme ile çiftler hem kendilerini ve partnerlerini keşfedebiliyor, hem de daha kolay tatmin olabiliyor. Bu açıdan bakıldığında anket çalışması ülkemizde iyi bir önsevişme yapıldığını gösteriyor. Ön sevişmenin süresinin uzatılması ve içeriğinin değiştirilmesiyle, erken boşalmadan, sertleşme sorunlarına, orgazm olamamadan cinsel uyarılma bozukluklarına kadar birçok cinsel işlev bozukluklarının tedavisi yapılabiliyor. Uzun süreli ilişkilerde, çiftlerin sevişmesinde cinsel birleşme nitelikleri çok değişmezken, ön sevişme süreleri ve davranış çeşitliliği genellikle azalıyor. Bu da cinsel ilişkinin monotonlaşmasına, cinsellikten alınabilecek birçok hazzın yok olmasına yol açabiliyor.
ANAL SEKSİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI…
Anket çalışması neredeyse her iki kişiden birinin hayatının bir döneminde anal seksi tecrübe ettiğini gösteriyor, aslında bu sonuç ülkemiz gerçekleri göz önüne alındığında, çarpıcı bir tabloyu ortaya koyuyor. Ancak ters ilişki olarak bilinen anal seks erkek cinsel organının anüs bölgesine girişiyle meydana gelen ilişki tarzı olarak tarih boyunca dikkat çekiyor ve insanlık tarihi boyunca tartışılan bir konu olmaya devam ediyor. Penisin makata halk arasındaki tabiriyle arkadan sokulmasına anal ilişki deniliyor. Anal ilişki sadece erkekler arasında (livata) olarak uygulanmıyor, heteroseksüel çiftler arasında anal seks farklılıklar yaşamak isteyenler içinde tercih edilebiliyor. Çünkü bir kadında erkekler için en tahrik edici unsurlardan birisi kalça bölgesi olarak dikkat çekiyor. Kalçası güzel kadınlar erkekler için çoğu zaman büyük ilgi odağı haline gelebiliyor. Anal seksi tercih eden birçok erkek kalçaların estetiği ve verdiği heyecan nedeniyle bu ilişki tarzına yönelebiliyor. Teknik olarak anal seks ile hamile kalınmıyor. Ancak anal sekste çok rahatlıkla mikrop kapılabiliyor, makattan çıkan penisin vajinaya temizlenmeden yerleştirilmesi vajinada hastalık yapabiliyor. Ayrıca çok ama çok nadir olarak, boşalma sonrasında meni anüsten vajinaya doğru kayabiliyor ve sıçrama gebeliği olarak bilinen olaya neden olabiliyor. Bu nedenle hem hamilelikten korunmak hem de sağlıklı bir cinsellik için anal veya vajinal, her ilişkide kondom kullanılması tavsiye ediliyor.
PORNO BİR SEÇİM Mİ?
Kendi kendilerine ya da eşleriyle arzuladıkları cinsel yaşantıyı yakalamakta zorlanan veya cinsel yaşantılarının sıradanlaştığını fark eden çiftler için porno filmler, uyarıcı, ateşleyici, başlatıcı ve destekleyici bir işlev görebiliyor. Porno filmler; başka çiftlerin sevişmeyi nasıl başlattığı, nasıl devam ettirdiği, neler yaptığı gibi merak edilen tüm konularla ilgili cevapların bulunabileceği yerler… Porno filmler, monotonlaşmış cinsel birlikteliklere renk katabildiği gibi ilişkileri canlandırabiliyor, tazeleyebiliyor. Çiftler porno filmlerde yeni şeyler görebiliyor, öğrenebiliyor ve bunlar arasından uygun olanları seçerek cinsel yaşamlarına aktarabiliyor. Anket çalışması porno filmlerin ülkemizde sık izlediğini ortaya koyuyor. Porno ile cinsel yaşantı daha heyecanlı, keyifli, tatmin edici, memnuniyet verici hale gelebiliyorsa bu durum, seyredilen porno filminin çiftin yaşadığı cinselliğe olumlu etkiler yaptığı anlamına gelmiyor. Çünkü cinsellik öğrenilebilen ve geliştirilebilen davranışlardan oluşuyor. Ancak porno filmler iki ucu keskin bıçak gibi… Porno dergiler, porno filmler özellikle internet pornosu çift ilişkisinde büyük sorunların ortaya çıkmasına da neden olabiliyor. Pornonun bir ilişkide yol açacağı sorunların başında kıskançlık ve gerçek dışı beklentiler, eşe karşı isteğin azalması, eş ile geçirilecek zamandan çalma gelebiliyor. Porno, cinsel bilgi eksiğini sadece porno ile tamamlayan çiftlerin yanlış algı ve düşüncelere kapılma olasılıklarını artırabiliyor. Bazı çiftler porno filmlerde izlediklerini gerçekmiş gibi algılayabiliyor ve ulaşılması hiç de gerekli olmayan cinsel standartlara farkına varmadan şartlanmaya neden olabiliyor. Porno filmlerindeki kadın ve erkek oyuncuların saatler boyu süren hazları, abartılı sesleri, üst üste orgazmlar yaşıyor olmaları beklentilerin değişmesine yol açabiliyor. Ayrıca, devasa penisler, kusursuz kadın bedenleri hem kadın hem erkek üzerinde beden algılarının olumsuz yönde etkilenmesine de yol açabiliyor.