dün sonbaharın ilk yağmuru yağdı
deniz coştu dalgalandı
yağmuru bekler bir hali varmış gibi geldi bana
anlayacağın deniz olsan da damlalara ihtiyacın oluyor
otobüslerin hızla geçen simalarında seni aradığımın
ve Fikret Kızılok gibi yana yana yandığım
gidişinin onuncu ay yıldönümü bugün
bana kendimden başkasıyla konuşmanın yasak olduğu gecelerin
sessizliği sisi çökmeden önce soyka yüreğime
yalnızlıkla başa çıkılabileceğimi
ve hatta aşılamaz yalnızlığımla
senin en sevdiğin halimle yani
tutkulu bir aşk yaşadığıma kendimi inandırmadan önce
içimde birbiri ardına kapanan kapıların senfonisine esir düşmeden
elinde olmayı çok isterdim
işte giden bana
ve gelen sana
iki ayrı yazıtta
yukarıdaki beni bulacaksın
ağlayacaksın
yalnız bir insan gibi diğer yalnız tarafınla çarpışıp kanayacaksın