İnsan çocukluğa ait travmalar ve sırlarla dolu gizemli iç dünyasını kendi kendine analiz etmek ve iyi anlayabilmek istiyorsa onu organize etmeyi öğrenmelidir. Ancak yeniden organize etmek insanın iç dünyasının karmaşık doğasıyla çelişir. Paradoks olarak, en çok istediğimiz şey, aynı zamanda en çok korktuğumuz şeydir. Yani içimizdeki gizli sırlara yaklaştıkça onun daha büyük bir kısmını görmeye başlarız ve daha fazlasını gördükçe daha azını kavrarız, daha az kavradıkça da daha azını görürüz. Çünkü insan kavrayamadığı şeyi göremez ve görüşü daraldıkça da yavaş yavaş uzaklaşır içindeki sırlardan ve gerçeklerden; kendini kandırmaya başlar, duygularını kabullenmekte zorlanır, inkâr eder, yalan ve sahte bir hayatın içinde kaybolur gider… Birçok ruhsal ve bedensel rahatsızlık insanların kabullenmekte zorlandıkları düşünce veya duygulardan kaynaklanır.
DUYGU NEDİR?
İnsanın kabullenemediği her duygusu, dışarıya akamayan bir irin gibi bedenini ve ruhunu ele geçirir. İnsanın içine hapsettiği her duygusu aynı zamanda içini de bu duygulara hapseder. Yani kişi kendini esaret altında hisseder ve her duyguyu kabullenme özgürlüğünü içinde hissedemez. Yaşamda sevgi, neşe ve olumlu duygular kadar olumsuz duyguların da tecrübe edildiği ve edileceği pek çok olay vardır. Belirli bir nesne, olay veya bireylerin, insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim olarak tarif edilen duygu, bir his ve bu hisse özgü belirli düşüncelerin, psikolojik ve biyolojik hallerin ve bir dizi hareket eğiliminin toplamı olarak bilinir. Duyguları olumlu ve olumsuz duygular olarak iki boyutta değerlendirirsek, heyecan, mutluluk, neşe, iyimserlik gibi duygular olumlu; keder, üzüntü, korku, kızgınlık, öfke, nefret, şiddet, kıskançlık gibi duygular ise olumsuz olarak tanımlanabilir. İnsanın olumsuz duygularını hiç yaşamaması mümkün değildir, ancak bunların varlığını kabul edip, bu duygularla uzlaşmayı öğrenmesi gerekir. Aksi durumda, olumsuz duyguların yaşanmaması için kişi kendisini korumak adına bazı davranışlarını kısıtlar, atması gereken bazı adımları atamaz ve her zaman güvenli alanında kalmaya çalışarak ruhsal ve bedensel birtakım rahatsızlıklar yaşayabilir. Çünkü duygular ile bedenin kaydettikleri (beden hafızası) ve ezelden beri içselleştirilen ahlâk kuralları hep çatışma halindedir. Bu durum dolu dolu ve tatmin edici bir yaşam sürülmesini de engeller.
DUYGULARDAN KAÇINMANIN ALTERNATİFİ KABULLENMEKTİR…
Duygulardan kaçınmak kişiyi o duyguların kaynağı olan kişiye ve duruma karşı BAĞIMLI yapar. Bağımlılık acı verir ve iyileşmenin önündeki en büyük engeldir. Düşünceleri veya duyguları yok etmek mümkün değildir. Dahası bunları bastırmaya ya da reddetmeye çalışmak, uzun vadede daha fazla zarara neden olur. Duygulardan kaçınmanın alternatifi ise kabullenmektir, farkında olmaktır. Farkındalık, nefret, üzüntü, kaygı, endişe, korku gibi olumsuz duygulardan kaçınmak yerine onlara yaklaşabilmeyi ve onları kabullenmeyi içerir. Çoğu zaman teslim olma ve pes etme ile karıştırılan ve gerçekte şifa veren kabullenme, işlevsel olmayan değişim çabalarının terk edilmesini ve aktif bir biçimde, duyguları duygular olarak hissetmeyi, düşünceleri düşünceler olarak düşünmeyi ve anıları anılar olarak hatırlamayı ve benimsemeyi içerir. Rahatsızlık yaratan düşünceler, duygular ya da koşullarla başa çıkabilmenin alternatif bir yolu olan kabullenme; şimdiki andaki deneyimden kaçmak yerine kişiyi deneyime doğru dönmeye ve duygularına açılmaya yönlendirir. Bu sayede kişi duygularıyla yüzleşir, onları ifade eder, hoşa giden, gitmeyen ve nötr deneyimlerle birlikte olmayı ve onları kabul etmeyi öğrenir; içsel yaşantıları reddetmek, bastırmak ya da onlardan kaçınmak yerine, bu yaşantılara yaklaşmaya çalışır. Bu nedenle kabullenmenin anlamı, rahatsızlık verseler de, hoşa gitmeyen duygulara, kişilere veya olaylara yer açmak ve bunlarla uzlaşabilmektir.
FARKINDALIK ŞİFA VERİR…
Günlük stresi azaltmada, kendini fark etmeyi arttırmada, duygusal zekâyı geliştirmede, yıkıcı, duygusal, bilişsel ve davranışsal süreçleri zayıflatmada her geçen gün daha fazla kullanılan bir yöntem olan farkındalık; özel bir şekilde dikkat etmek, şu an ve şimdi olanı kabullenmek, olanı istemli, kasıtlı ve yargısız bir şekilde anlamlandırabilmek, dikkati, kasıtlı bir şekilde ve açık kalpli bir merakla şimdiki zamana yönlendirmek, uyanmak, kendimizle temasa geçmek ve yaşamın her anının içeriğini değerlendirebilmek demektir. Çok özel bir bilinç durumu olan farkındalık odaklanma ve açıklığın olduğu bir zihin durumudur ve 10 farklı şekilde şifa verir: (1) kişinin kendini kabul etmesi ve bağışlaması için bilincini eğitir, (2) geçmiş zamanda sıkışıp kalmak ya da gelecek için sürekli endişelenmek yerine, şimdiki zamanın nasıl yaşanabileceğini keşfetmeye yardımcı olur, (3) kişinin sürekli “keşkeler” ve “acabalar” ile uğraşmak yerine, olaylara spontane tepki verme yeteneğini ortaya çıkartarak ruh, kalp, beden ve zihin bütünlüğünü sağlar, (4) düşüncelere, duygulara ve bedensel duyumlara odaklanıp bilinci geliştirir, (5)olumsuz duygularla baş etmeyi, onları güvenli bir şekilde deneyimlemeyi ve karşılamayı sağlar, (6) karmaşık ve gürültülü dünyada dinginliği, huzuru ve barışı bulmaya yardımcı olur, (7) şimdi ve burada olana odaklanmayı kolaylaştırır, (8) kişinin kendisiyle, diğerleriyle ve çevresiyle daha çok temasa geçmesini sağlar, (9) kişinin daha az yargılayıcı olabilmesine hizmet eder ve (10) daha fazla huzur, dinginlik ve sükûnet içinde yaşamayı vaat eder.
FARKINDALIĞIN ÜÇ AŞAMASI…
Her düşüncenin, her duygunun, görülen, duyulan, tadılan, koklanan ve yapılan her şeyin farkında olma hali olarak tarif edilen ve ‘‘Benliği gözlemleme’’ olarak bilinen farkındalığın 3 aşaması vardır; bunlar: ayrışma, kabullenme ve şimdiki zamanla temasa geçmektir. İşlevsel olmayan düşünceler, inanışlar ve hatıralardan uzaklaşma ve onları bırakabilme ayrışmaolarak bilinir. Acı veren duygu, dürtüler ve duyumlar için bir alan hazırlamak ve herhangi bir çatışmaya ya da kavgaya girmeden, onların gitmesine izin vermek kabullenmedir. Tamamen şimdi ve buradaki deneyimle, açık ve meraklı bir yaklaşımla ilişki kurmak ise şimdiki zamanla temasa geçmedir.
OLUMSUZ DUYGULARLA BAŞ ETMEK MÜMKÜN MÜ?
Olumsuz duyguların varlığını kabul edip, onlarla yaşamayı öğrenmek için; (1) “Birine öfkelenme özgürlüğüm yoksa, onu sevmeyi seçemem, sevmeme özgürlüğüm olmayan birini de gerçekte(n) sevemem.” (2) “Bir tehlike durumunda korkmam çok normal, çünkü bu benim için daha önce tecrübe etmediğim bir durum.”, (3) “Suçluluk ve günahkârlık hissedebilirim, o zamanda, o anki benliğimle, o şartlarda en doğru olanı yaptım, şimdi geriye dönüp kendimi yargılamam doğru değil, eğer kendimi bu şekilde yargılarsam bu beni insanlıktan çıkartır ve tanrılaştırır.”, (4) “Yeni bir şey deneyimlerken tedirgin olmam doğal ve olağan bir durum, çünkü insan doğası gereği muhafazakârdır; eski güvenli gelir, yeni ise korkutucudur ama yeniyi ısrarla denemeye devam edersem o da alışkanlığa dönüşür, zamanla, eski olur ve böylece tehlikeli olmaktan çıkar, deneyip göreceğim.”, (5) “Birine karşı hissettiğim bir duygu 'ona karşı hissetmem gerekenler' diye önceden tarif edilmişse, onunla meselemiz bitmeyecek, hatta başlayamayacaktır bile.”, (6) “Gerçek hayatta 'böyle hissetmem lazım', 'şöyle hissetmemem lazım' diye bir şey yoktur, çünkü hislerim ne yöne gideceğini gerekliliklere sormaz.”, (7) “Üzerini örttüğüm her şeyin altında kalırım, çünkü bu durumda eksik olduğumu anlarım, hem de eksik bırakandan ya da ona benzeyenden, eksiğimi, beni zaten eksik bırakandan dilenirim bir ömür boyu, bu da beni bağımlı yapar.’’ şeklinde düşünmek gerekir. Böylece insan bu tür olumsuz duygularıyla uzlaşabilir, bu duyguların davranışlarını ve seçimlerini yönlendirmesini engelleyebilir. Bu süreçte yapılabilecek diğer bir şey de kişinin alamadığı ilgiyi, saygıyı, duygularına dair anlayışı, korunmayı ve koşulsuz sevgiyi kendi kendine gösterebilmesidir. İnsan ancak kendi kendinin ebeveyni, seveni ve değer vereni olabildiğinde yetişkin, olgun, özgür ve mutlu olabilir. Böylece insanoğlu kaçmak yerine savaşmış olur; biraz canının yanmasına izin verirse, canının yanması geçebilir.‘‘Her dert kendi dermanıyla birlikte gelir’’ sözünü hatırlar, herkesin şifası kendi ellerindedir…