'her şeyi geride bırakmak zorunda kalmak ne kadar acı
yine o akşam ki gidişinde olduğu gibi
kafeste kuş gibi
çarpmak istiyorum odanın duvarlarına kanatlarımı'
TIRNAK ARASI KELİMELER
yoksulluğun tam ortasında
'gel' demeni bekleyemeden
sana gelmiştim
söylemek çok zor olsa da
'kal' diye haykırmanı
'biraz daha kal'
'gitme' demeni beklemiştim
demedin oysa
hatta ardına bakıp kıyametler koparmanı da beklemiştim
gözlerin buğulu
susmakla konuşmak arası bir şekle bürünüp
'sevmeyi becerdiğim anlarda senin kadar sevemedim'
'her şey güzeldi'
'denedik başaramadık'
'ama…' dedin sadece
bu son cümle oldu dudaklarından dökülen
ama'dan sonrasını söylemek çok zordu
yutkunup kaldın
sustun bir zaman
devrildi bir dağ bir başka dağın sırtına
'keşke bitmese' dedim içimden
bakışmadan
konuşmadan
beni bana verdiklerini düşünmeden
çekip gittin
bu kolay olanıydı
bunu seçtin
söz vermiştin bana
verdiğin en büyük sözdü
ne olursa olsun yılmayacaktık
inanamadığım
inanmayı bir kez bile düşünmediğim bir çok şeye inandırmıştın beni
oysa yaptığın çekip gitmek oldu
'kal' demek neden bu kadar zordu
tek bir kelimenin ardında neden bu kadar ağır yük vardı
soruların anlamı yoktu artık o zaman diliminde
söylediğim her tırnak arası kelimeyi fırlatıp atarcasına boşluğa
öyle soğuk
öyle yalandın
öylece kala kaldım
gücüm olsaydı da sana aşkımı tekrar anlatabilseydim
çıkmaz yollara yöneldin
farklı mevsimlerin farklı zamanlarını seviyorduk sanki
bu kadar bize yabancı
bu kadar kolay olmamalıydı
duygularımızın bir anlamı olmalıydı
soyka yüreğimdeki gül bahçesinin bir anlamı olmalıydı
sağanak yağmalıydı
yanakların ıslanmalıydı
savaşmalıydık
savunmalıydık sevgimizi
o kocaman yüreğin dağları devirmeliydi
'vazgeçemem'
'vazgeçmem' demeliydin
işte duymayı en çok istediğim
ve en çok ihtiyacım olan kelimelerdi bunlar
senden gelecek tek bir haberi beklerken
yüreğim parçalanırcasına ağladım
bir hüzün adası olmuştu bedenim yüreğim
çok acı çektim
özlem şarkılarını ezberledim
her gece karanlığa dikip gözlerimi
kimini bağıra çağıra kimini fısıltıyla defalarca söyledim
'dudağında son bir türkü gül pembe
hala hep seni çağırır
hala hep seni söyler'
gidişin değil
belki bir umutla dönersin diye beklemek öldürdü beni
mevsimler bir bir değişti
senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim
dökülen yaprakların yerini yeni yapraklar aldı
bir baştan bir başa sökülmüş yüreğimde ki hazan mevsimi hiç değişmedi
bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım
sağnak yağmurlar kesildi
sonunda içimi dağlayan gururuma yenik düştüm
doğru yada yanlış bir karar almalıydım
'ben sevdim'
'ben çok sevdim' dedim
'sevdamı kaybettim hükümsüzdür'
'bir masaldı yaşadıklarım'
'yaşamadın say' dedim
'gönderme beni' diyemedim
'beni bırakma' da diyemezdim
hakkım yoktu
tek kelime edemezdim
çok geç anladım
bencildin
her şeyi geride bırakmak zorunda kalmak ne kadar acıydı
yine o akşam ki gidişinde olduğu gibi
kafeste kuş gibi
çarpmak istedim odanın duvarlarına kanatlarımı
çok kanadım
başka bir yol olmadığını bilmek
ayrılığın kendisinden de çok acı vermişti bana
yüreğimdeki tüm gülleri soldurdun
susmuştum
yaşadıklarımızı anlatan
ve yüreğini kanatacak şiirimin sonunda
itiraf etmek gerekirse
'kal' deseydin
kalırdım
anlamadın
yordu beni bu şiir
kısaca
bir Mecnun'dum
ama Leyla'm yoktu