Sevgi ve değer odaklı “yapışan” borderline kişilik bozukluğu ile performans ve başarı odaklı “uzaklaşan” narsisistik kişilik bozukluğu bir paranın iki yüzü; biri kız diğeri erkek ikiz kardeş gibidir. Bu nedenle ikisi birlikte “sınır durumlar” olarak adlandırılırlar. Psikanalitik ve psikiyatrik literatürde “erkek borderline kişilik bozukluğu” veya “kadın narsisistik kişilik bozukluğu” olduğu yazılsa da ben gerçek manada borderline kişilik bozukluğunun “östrojen” hormonundan dolayı sadece kadınlarda, narsisistik kişilik bozukluğunun da “testesteron” hormonundan dolayı sadece erkeklerde görüldüğüne inanıyorum. Ama klinikte bazı erkeklerin narsisistik olmalarına rağmen kadınlarla aşırı özdeşim kurmalarından dolayı “borderline savunmalar” geliştirip borderline gibi davrandıklarını, bazı kadınların borderline olmalarına rağmen babayla aşırı özdeşim kurmalarından dolayı “narsisistik savunmalar” kullanıp narsisistik gibi tepki verdiklerini düşünüyorum. Bu düşüncelerimin gelecekte beyin ve hormonlar üzerine yapılan bilimsel araştırmalarla kanıtlanacağını tahmin ediyorum.
İHMAL VE İŞGALİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI…
Koşulsuz sevgiye ve kabule dayanan yakın bir ilişki, sağlıklı insanın kendisi hakkındaki en derin, en gerçek ve en doğru şeyleri ortaya koyduğu ilişki biçimidir. Bu nedenle çocuklukta ihmal ve işgal edilen, koşullu sevilen ve koşullu kabul edilen, kendi olmaları engellenen sınır durumlar, kaçınılmaz olarak sağlıklı ilişkilere giremezler. Kurdukları ilişkileri devam ettiremezler. Bu kişiler birbirlerine benzeyen ama temelde farklılıklar gösteren tepkiler verirler. Örneğin, narsisistik biri karşı cinsi kendine köle edebilecek bir çekiciliğe sahiptir ama bu çekicilik buz gibi bir çekiciliktir ve sonunda onu terk eden partnerine duyduğu öfke ve kin ile yakıcı bir ateşe dönüşür. Ancak narsisistik kişi bu durumdan etkilenmez, yas tutmaz, özlem ya da suçluluk duymaz. Borderline kişilik bozukluğu olan biri ise, yoğun sevilme isteği duyar ama ilişkilerinde yaptığı gerçekçi olmayan idealleştirme çatışmaya ve ilişkinin sonlanmasına yol açar. Partneri tarafından terk edildiğinde onu tekrar ve zorla elde etmeye çalışır; bunun için intiharı bile silah olarak kullanabilir.
BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU…
Borderline kişilik bozukluğu olan kişi, sürekli olarak terk edilme, yalnız kalma ve kaybetme korkusunun yarattığı panik ile mücadele eder. Düşünceleri, duyguları ve davranışları değişkendir. Aklı ile değil içinden geldiği gibi dürtüsel olarak hareket eder. Yakın ilişkileri yoğun ve fırtınalıdır. Sevdiğini ve değer verdiğini söylediği insanlara tutunmak için çılgınca bir çaba sarf eder ama bir yandan da kaybetme korkusundan kaçınmak için onları önemsizleştirmeye çalışır, cenneti yaşatırken cehenneme sokar. Sürekli olarak kendini boşlukta ve boş hisseder, kendine güvenmez, kayıp, ayrılık ya da terk edilme ihtimali karşısında kendini tehdit altında hisseder ve aşırı öfke, aşağılama ya da sözlü saldırılar ile tepki verir. Yalnızlık ve terk edilmişlik duygularından kurtulmak için alkol ve uyuşturucu kullanma, yeme bozuklukları, kendine zarar verme ya da intihara teşebbüs etme gibi davranışlar sergiler…
NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU…
Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişi, kendini eşi, benzerei ve alternatifi bulunmaz biri olarak görür. Hiç utanmadan yalan söyler, tüm gerçekleri saptırır, daha önce söylediklerini inkâr eder. Çıkarları, istekleri ve amaçları için herkesi kullanır ve gerektiğinde satar. Her olayda kendini haklı çıkarmaya ve başkalarını kandırmaya çabalar. Zalim olmasına rağmen mağduru oynar. İnsanları büyük yalanlarıyla manipüle etmeyi çok sever. Gerçekte kendini değersiz, yüzeysel ve aşağılık hissettiği için eleştiriye hiç gelemez. Güç, para ve hayranlık toplama konularında açgözlüdür ve doymak bilmez. Hayallerini, kendini ve yaptıklarını abartır, “Önce BEN” değil,“Sadece BEN” der ve empati kuramaz. Herkesten kendine boyun eğmesini bekler, kendiyle aynı fikirde olmayan, ilgi göstermeyen ve saygı duymayan herkesi küçümser. Gerçekte başkası yoktur ama kendi muhteşemliğini yansıtmaları için varmış gibi davranır, beklentileri karşılanmadığında ise, önce kırgınlık ve çökkünlük yaşar, sonra öfkelenir, intikam ve haset duygularıyla yakıp yıkar…